MENİERE HASTALIĞI NEDİR
Meniere hastalığı ilk kez 1861 yılında Dr Prosper Meniere tarafından tanımlanmış bir klinik tablodur. Bu hastalık nöbetler halinde gelen şiddetli baş dönmesi, kulak çınlaması, değişken işitme kayıpları ve kulakta dolgunluk hissi ile karakterize bir klinik tablodur. Hastalığın başlangıcı genellikle ani başlayan çok şiddetli bir baş dönmesi ile olur. Bu baş dönmesi yaklaşık 20-30 dakika kadar şiddetli devam eder. Bu sırada genellikle baş dönmesinin etkisi ile mide bulantısı ve kusma hastalığa eşlik eder. Hastalar bu sırada kulaklarında bir basınç ve çınlama hissedebilirler. Yaklaşık yarım saat sonra hastaların baş dönmesi geçer. Ama dengesizlik hissi bütün gün devam edebilir. İlk nöbet sonrası hasta tamamen normale döner. Baş dönmesi geçer, işitme kaybı düzelir. Bir sonraki nöbetin ne zaman geleceği belli değildir. Bu birkaç gün, birkaç ay ya da birkaç yıl sonra olabilir. Zamanla nöbetlerin sayısı artarken, sıklığı da artmaya başlar. Hatta bazı hastalarda her gün baş dönmesi nöbetleri görülebilir. Hastalığın tekrarlaması ile birlikte başlangıçta düzelen işitme kayıpları kalıcı olmaya başlar.
Meniere hastalığı her yaşta görülebilmekle birlikte sıklıkla 40 yaş civarında görülür. Kadınlarda erkeklere göre biraz daha sıktır. Toplumda her 1000 kişiden yaklaşık 2 sinde görülür. Hastalık başlangıçta tek taraflı iken yıllar içerisinde iki taraflı olabilir.
MENİERE HASTALIĞININ SEBEBİ NEDİR
Meniere hastalığının tam olarak sebebi bilinmemektedir. Ancak Meniere hastalığının nasıl olduğu konusunda bazı kanıtlar mevcuttur. İç kulakta Denge ve İşitme organını çevreleyen bir kemik kapsül mevcuttur. Bunun içerisinde ise asıl reseptörlerin ve hücrelerin yerleştiği zar bir yapıdan oluşan membranöz iç kulak vardır. Membranöz iç kulak ile kemik kapsül arasında perilenf adı verilen bir sıvı, membranöz iç kulağın içinde ise endolenf adı verilen bir sıvı vardır. Membranöz iç kulağın içerisindeki endolenfin miktarının artması ile Meniere Hastalığı ortaya çıkmaktadır. Baş dönmesi nöbetleri sırasında endolenfin artması ile membranöz labirent şişmekte ve dışa doğru taşmaktadır. Bir süre sonra membranöz iç kulağın çeperinde yırtılmalar olmakta ve endolenf dışarı çıkarak basıncı azalmaktadır. Başlangıçta bu basınç artışı ve iç kulak duvarındaki yırtılmalar hasar bırakmadan iyileşirken bir süre sonra tekrarlayan nöbetler neticesinde kalıcı hasar oluşmaktadır. Son yıllarda Meniere Hastalığının oluşmasında otoimmüniteninde ciddi rol oynadığı düşünülmektedir.
MENİERE HASTALIĞINDA TANI NASIL KONULUR
Meniere hastalığının tanısını koyduracak tek bir test ya da laboratuvar çalışması yoktur. Meniere hastalığının tanısında en önemli konu tipik klinik bulguların varlığıdır. Daha sonra şu testlere başvurulur:
İşitme testi: Meniere li hastalarda başlangıçta kalın sesleri tutan hafif bir işitme kaybı tespit edilirken zamanla her frekansı tutan orta derece işitme kayıpları görülür.
Videonistagmografi: denge organının fonksiyonu hakkında çok ciddi bilgiler vermesinin yanında diğer bazı hastalıkların ayırıcı tanısında da yardımcı olur. Hastalıklı kulağın tespitinde değerli bilgiler sağlar.
VEMP testi: utrikül ve sakkül fonksiyonları hakkında bilgi verir.
vHİT test: yarım daire kanallarının fonksiyonları hakkında bilgi verir.
Gerektiğinde MR ile radyolojik inceleme yapılabilir.
Hekim baş dönmesinin karakteristik özellikleri ve denge testleri sonucunda elde ettiği verileri değerlendirerek benzer klinik tabloya neden olabilecek diğer hastalıkları ekarte eder ve hastalığın tanısını koyar.
MENİERE HASTALIĞI NASIL TEDAVİ EDİLİR
Meniere hastalığında tedavi iki amaca yöneliktir. Birincisi baş dönmesi atakları sırasında uygulanan tedavi ile atağın en hızlı şekilde sonlanmasını sağlamaktır. İkincisi ise atak sonrası dönemde yeni atakları önlemeye çalışmaktır.
Baş dönmesi atağı sırasında uygulanan tedavi:
Hastanın baş dönmesi atağı sırasında yapılması gereken bir an önce atağı sonlandırmaya çalışmaktır. Bunun için ilk tercih edilecek ilaç vestibüler supresanlar dediğimiz dimenhidrat, antivert, klonazepam kullanılır. Hastanın bulantısını azaltmak ve kusmalarını önlemek için antiemetik ilaçlar phenergan ve ondansetron kullanılır.
Atakları Önlemek için uygulanan tedavi:
Diyet: Hastanın tuz alımının kısıtlanması gerekir. Hastanın günlük tuz alımı 2 gramın altına indirilmelidir. Bunun için hastanın yemekleri ve ekmeği tuzsuz olmalıdır. Aynı zamanda sucuk, salam, kuruyemiş, konserve yiyeceklere, salamura yiyecekler gibi çok tuz içeren gıdalardan da kaçınılmalıdır. Kahve ve çay tüketiminin azaltılması gerekir.
Diüretikler ( idrar söktürücü) bu amaçla en çok tercih ettiğimiz ilaç diazomiddir. Diazomid vücuttan tuz atılımını sağlar.
Antivertijinöz ilaçlar: bu gurupta en çok tercih edilen ilaç betahistine dir.
İLAÇ TEDAVİSİ İLE ATAKLAR DÜZELMEZSE NE YAPMALIDIR
Bazı hastalarda ilaç tedavisine rağmen baş dönmesi atakları devam edebilir. Bazı hastalarda baş dönmesi atakları hastanın günlük hayatını idame ettirmesini engelleyecek düzeyde olabilir ( intractable vertigo). Bu durumda ilave tedavilere gereksinim vardır.
Sistemik steroid kullanımı: özellikle hastalık çift taraflı ise uzun süreli sistemik steroid kullanımı gerekebilir.
İntratimpanik steroid kullanımı: işitmenin nispeten iyi olduğu ama baş dönmesi ataklarının sık olduğu hastalarda tercih edilir. İntratimpanik steroid uygulaması genellikle gün aşırı 5-6 kez orta kulağa steroid enjeksiyonu şeklinde tatbik edilir. Ancak bazı hekimler kulağa tüp takarak buradan damla şeklinde ya da enjeksiyonlar şeklinde kulanmayı da tercih edebilmektedir.
İntratimpanik gentamisin uygulaması: tek taraflı Meniere hastalığında işitme kaybının fazla olduğu kişilerde tercih edilen yöntemdir. Genellikle 1 hafta ara ile kulağa iki kez intratimpanik (kulak içine enjeksiyon) gentamisin enjeksiyonu yapılması şeklinde uygulanır. İntratimpanik uygulanan gentamisin ile hastalıklı kulaktaki denge organı kimyasal olarak hasara uğratılarak atakların tekrar oluşması önlenmeye çalışılır. Oldukça etkin bir tedavi yöntemidir.
MENİERE HASTALIĞINDA CERRAHİ TEDAVİ
Endolenfatik kese dekompresyonu: işitmenin iyi olduğu hastalarda tercih edilen işitmeyi koruyucu bir tedavi yöntemidir. Endolenfatik kese iç kulak sıvısı endolenfin emiliminin olduğu yerdir. Cerrahi olarak endolenfatik kese etrafındaki kemikler açılarak kese serbestleştirilir.
Vestibüler Nörektomi: işitmeyi koruyan bir cerrahi yöntemdir. Hastalıklı kulak tarafındaki denge siniri kesilerek baş dönmeleri ortadan kaldırılır. En etkili cerrahi tedavi yöntemlerinden biridir.
Labirentektomi: işitmenin kötü olduğu hastalarda tercih edilebilen bir yöntemdir. Denge organı içerisindeki tüm sensör yapılar cerrahi olarak temizlenerek hastalıklı kulaktaki denge organı tahrip edilir.
MENİERE HASTALIĞINDA ANİ DÜŞME ATAKLARI ( DROP ATTACK )
Bazı hastalarda baş dönmesi olmaksızın aniden bir düşme izlenir. Hastalar bu durumu bir anda bütün vücudum boşaldı ve bir çuval gibi aniden yere yığıldım şeklinde ifade ederler. Bu düşme sırasında herhangi bir bilinç kaybı gözlenmez. İç kulaktaki sakkülün hastalık nedeni ile aniden devre dışı kalması sonrası oluştuğu düşünülmektedir.
Düşme atakları günün herhangi bir saatinde olabilir ve aniden oluşur. Bu nedenle hayati tehlikeye neden olabilir. Örneğin kişi araç kullanırken ya da yolda yürürken böyle bir durum gelişirse ölümle bile sonuçlanabilir. O yüzden düşme atağı geçiren kişilerde tedavinin bir an önce en etkin şekliyle uygulanması gerekir. Tercih edilecek yöntem intratimpanik gentamisin uygulaması ya da cerrahi olarak denge sinirinin kesilmesi işlemidir (vestibüler nörektomi).